IB özel ders, ib özel ders ib sistemi ib nedir IB Nedir? IB Dersleri nelerdir? IB sınavlarında ne çıkar? IB sınav soruları? IB sınav soru örnekleri, IB Math Exploration desteği
Sınavlarınızda zorlanmayın, en zor dersler ve sınavlarınız artık çok kolay.
                                                           
  

KONU BAŞLIKLARIMIZ:



-SINAV KAYGISI

-KARNE NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ

-İNTERNET SOHBETİNİN GENÇ PSİKOLOJİSİNE ETKİSİ 

-ÇOCUKLARA SORUMLULUK BİLİNCİ NASIL AŞILANIR?


 

 




KARNE NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ?


Aslında karne, biraz da anne babanın karnesidir                                                                   

Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisedeki yaklaşık 17 milyon öğrenci 14 Haziran 2013 tarihinde karne heyecanı yaşayacak. 17 Eylül 2012'de başlayan 2012-2013 eğitim öğretim yılı Cuma günü sone erecek. Okulla bu yıl tanışan 66-72 aylık yaklaşık 1 milyon 600 bin birinci sınıf öğrencisi de ilk kez karne alacak. 

En az öğrenciler kadar ebeveynleri de saran karne telaşı öncesinde Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Çocuk Gelişimi Bölümü, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özgür Yorbik, ebeveynlere önemli uyarılarda bulunuyor. Yorbik, “Aslında karne, biraz da anne babanın karnesidir” diyerek çocuğun karnesinden çıkarılması gerekenlerin altını çiziyor. 

Karne zamanı yaklaşıyor. 2012-2013 eğitim öğretim yılı 14 Haziran 2013 Cuma günü sona erecek. Yaklaşık 17 milyon öğrenci karnelerini alacak ve Eylül ayına kadar uzun bir tatil dönemine girecek. Tabii karnelerde sevindirici olduğu kadar moral bozucu notlar da yer alabiliyor. Sevindirici de olsa üzücü de olsa şüphesiz karne, çocuğun psikolojisini ve aile içi iletişimi etkileyen önemli bir gösterge. Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özgür Yorbik “Karneyi nasıl okumalıyız?” sorusunu cevaplıyor. 
“Bir çocuğun başarılı olmasında bir çok etken vardır. Çocuğa iyi eğitim verilmesi, öğrenme ve zeka ile ilgili becerileri, evin huzuru ve fiziksel ortamı, herhangi bir psikiyatrik veya tıbbi bozukluğun varlığı, anne-baba disiplini ve ilgisi, yaklaşımı, çocuğun motivasyonu gibi daha bir çok etken başarıyı etkiler. Aileler çoğu zaman karnedeki kötü notları çocukların tembelliği ile ilgili olduğunu düşünüyor. Oysa başarısızlık durumuna çok etkenli yaklaşılmalıdır. Bazen tamamıyla çocuğun yapısal durumlarından dolayı başarısızlık vardır. Türkiye’de genellikle beklenen iyi bir matematik ve fizik dersi becerisidir. Oysa bazı çocuklar sanata ya da spora yatkındır. Aileler bu durumları göz önünde tutmalıdırlar. 

Ödül davranışı pekiştirir 

İyi karne getiren öğrencinin ödüllendirilmesini değerlendiren Prof. Dr. Yorbik şöyle konuştu; 
“Bir davranışın ödüllendirilmesi o davranışı pekiştirir. Ancak ödülün ne olduğuna dikkat edilmeli ve seçimi iyi yapılmalıdır. 

Karnesi kötü olan çocuğa anne baba nasıl davranmalı? 
“Aslında bu karne biraz da anne babaların karnesidir. Zaten ilgili bir anne baba çocuğunun karne notlarını önceden kestirebilir ve öncesinden önlemlerini alır. Karnesi kötü notlar ile dolu olan çocuk çoğu zaman üzüntü içindedir. Ceza yerine çözüm aramak ve anne baba duygularının ifadesi daha etkili olabilir. Başarı, sevginin ön koşulu olmamalıdır. Bir anne baba çocuğunu başarısız da olsa kabullendiğini gösterebilmelidir. Başarısızlığa ortak çözümler aranmalıdır. Sadece karne günü bir şeyleri fark ediyor olmak çoğu zaman yararsızdır.“ 

Karne törenleri makyevelist yaklaşıma hazırlayabilir 

Karne törenlerinin iki yönü olduğunu ifade eden Yorbik törenlerle ilgili şöyle konuştu; “Karne törenleri bir taraftan başarılı öğrencileri teşvik eder ve karnede iyi not almanın önemini vurgular, ama diğer taraftan zaten oldukça yarışmacı bir ortamda bulunan çocukların bu yarışmacı tarzlarını pekiştirir. Bunun abartılı yaşanması ve genel yaklaşımlarla başarının öneminin çok vurgulanması kişiyi “başarıya giden her yolu meşru sayan makyevelist yaklaşıma” hazırlar. 

**************************************************************************************



SINAV KAYGISI 1

Sınav Kaygısı Nedir, Ne Değildir?

Çocuklar okula başlayana kadar rüya gibi bir dönem geçirir. Uyanık geçirdikleri sürenin neredeyse tamamında oyun oynar, yeni keşifler yapar ve sevdikleri insanlarla bir arada vakit geçirirler. Ancak okulun başlamasıyla birlikte bu dönem sona erer. Artık hayatlarında daha önceki döneme göre çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkan bir kavram vardır:sorumluluk… Öğrenilmesi gereken konular, yapılması gereken ödevler, tekrar edilmesi gereken dersler, okula vaktinde gitmek için uyanılması gereken saatler ve güzel bir karne getirebilmek ya da iyi eğitim veren okullara girebilmek için geçilmesi gereken sınavlar…

Öğrencilerin akademik başarılarını ölçmek amacıyla uygulanmakta olan sınav sistemine çocuklar birbirlerinden farklı şekilde tepki verirler. Bazı öğrenciler için sınava hazırlık ve sınav süreci eğitimin ‘olağan’ parçalarıdır. Dolayısıyla sınav performanslarını olumsuz yönde etkileyen bir sorun yaşamazlar. Bazı öğrenciler için ise sınava hazırlık ve sınav süreci oldukça kaygı vericidir. Bu çocuklarda başarısız olma korkusu o kadar yoğun yaşanır ki, sınav anında sahip oldukları bilgileri kullanmakta zorlanırlar. Buna bağlı olarak da sınav öncesindeki kötü senaryo gerçek olur: çalışmalarının karşılığında beklediklerinden daha düşük bir sonuç alırlar. Başarısız olma korkusunun başarısız olma ile sonlandığı bir kısır döngü oluşur. Bu kısır döngüye girmemek ya da performansı olumsuz etkileyen kaygıdan kurtulmak için sadece çocuklara değil ailelere ve öğretmenlere de görev düşmektedir.

Başarısız olma korkusu olarak adlandırabileceğimiz sınav kaygısını yaşayan öğrenciler sınava hazırlanırken, sınav anında ve sonrasında pek çok farklı belirti gösterebilir. Bu belirtiler zihinsel, duygusal ya da bedensel kökenli olabilir. Bu belirtilerin anne-babalar ve öğretmenler tarafından gözlenmesi sıkıntının giderilmesinde büyük önem taşır. Çünkü çocuklar sıkıntı ve ihtiyaçlarını belirtmekte yetişkinlerden daha çok güçlük çeker.

Bir öğrencinin yüksek düzeyde sınav kaygısı yaşadığı nasıl anlaşılır?

  • Düşüncelerini toparlayamama ve ifade edememe,
  • Unutkanlık veya öğrendiklerini aktaramama,
  • Dikkat ve konsantrasyon güçlüğü,
  • Bilgileri anlamada güçlük çekme,
  • Çarpıntı ve düzensiz kalp atışı,
  • Düzensiz solunum ve solunumda güçlük,
  • Ellerde titreme ve ateş basması hissi,
  • Baş dönmesi,
  • Kas yorgunlukları ve uyuşma,
  • Terleme ya da üşüme
  • Mide krampları ve baş ağrısı
  • Gerginlik ve sinirlilik,
  • Heyecan ve panik,
  • Karamsarlık ve güvensizlik,
  • Korku

 

Anne, baba ve öğretmenler çocuklara nasıl yardımcı olabilir?

Kaygıyı yok etmeye çalışmayın:
Amaç kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak değil, kaygıya yenik düşmemek ve yaşanan kaygıyı belli bir düzeyde tutmaktır. Eğer bir konuda hiç kaygı duymuyorsanız, o konuyu önemsemiyorsunuz demektir ve motive olmanız da mümkün değildir. Normal düzeydeki bir kaygı, istek duyma, karar alma ve alınan kararlar doğrultusunda enerji üretme ve üretilen bu enerjiyi kullanarak performansın yükseltilmesine yardımcı olur. Bu nedenle çocukların kaygıyla başa çıkmasına yardımcı olurken kaygıyı ortadan kaldırmaya çalışmak yerine kontrol edilebilir seviyeye çekmesine yardımcı olmaya çalışın.

Zaman yönetimi konusunda çocuklara yardımcı olun:
Pek çok öğrenci sınava hazırlanmak için yeterince zaman ayırmadığını düşünür. Bu nedenle de sınav saati yaklaştıkça panik içerisinde hazırlıklarını devam ettirmeye çalışır. Girilecek sınava hazırlanmak için gereken süreyi ayarlamak çocukların daha sakin bir şekilde hazırlanmasına ve sınav anında kendini daha rahat hissetmesine yardımcı olur. Çocukların aynı anda birçok şeyle ilgilenirler ve zamanlarını organize etme konusunda zorluk yaşarlar. Onların bu beceriyi kazanması için yetişkinlerin destek olması önemlidir. Ancak burada çocukların sosyal ihtiyaçları göz ardı edilmemelidir. Sonuç olarak eğer zaman yönetimi konusunda zorlandıklarını gözlemliyorsanız ona yardımcı olmaya çalışın.

Sınavlar öğrencinin kişiliğini değil, bilgisini ölçer:
Sınavın bilgi yerine kendi kişiliğini değerlendirdiğine inanan çocuklar daha fazla kaygılanır. Bu şekilde yapılan bir değerlendirme beden kimyasında bir takım değişikliklere yol açar. Ortaya çıkan kaygı, akıl yürütme ve soyut düşünme yönündeki zihinsel faaliyetleri bozar. Bu etkileri nedeniyle sınava yüklenen anlam, performansın düşmesine neden olan en önemli faktörlerden biridir. Kendini sınav sonucuna göre “yetersiz” ve “değersiz” gören bir çocuğun mutsuz olacağı ve özgüveninin düşeceği, buna bağlı olarak da gireceği sınavlara yönelik korkusunun artacağı açıktır. Çocuklara, girdikleri sınavın sonucu ne olursa olsun değerli olduklarının hissettirmek sanıldığı kadar zor olmayacaktır.

Sonuçtan bağımsız olarak gösterilen çabayı takdir edin:
Çaba, zeka ve yetenek gibi değişim sağlanması mümkün olmayan özelliklerden farklıdır. Çünkü çaba artırılabilir ya da azaltılabilir. Sınava hazırlanmak için elinden geleni yapan buna karşı sınavdan beklentisinin altında sonuç alan bir çocuk, ailesinden ya da öğretmeninden sadece eleştiri alırsa kendini çaresiz hissedecektir. Bu nedenle öncelikle gösterdiği çaba için takdir edilmeli ve sonrasında yaşanan soruna odaklanılmalıdır. “Ne yaparsam yapayım olmuyor” diye düşünen bir çocuk, sonraki sınavlar için motivasyonunu kaybedecek ve daha az çaba göstermeye başlayacaktır.

Geçmişte gösterilen başarıları hatırlatın:
Sorun yaşanmaya başlamadan önceki başarıları hatırlatmak çocukların motivasyonunu yükseltecektir. Bu süreçte çocuğun hangi özelliklerinin başarısına katkıda bulunduğuna vurgu yapmak hissedilen çaresizliği azaltacaktır. Sahip olduğu olumlu özelliklerin çevresi tarafından da fark edildiğini gören çocuk kendini daha güçlü hissedecek ve sorunuyla daha rahat başa çıkacaktır.

Sosyal becerilerini destekleyin:
Okulun başlamasıyla beraber, çocuklar vakitlerinin büyük kısmını akademik beceriler kazanmaya ayırır. Özellikle 6. sınıftan itibaren başlayan yıl sonu sınavları, hafta sonlarının dershaneye ayrılmasına neden olmakta ve çocukların arkadaşlarıyla geçirdiği vakitler gittikçe azalmaktadır. Ayrıca spor, sanat ve diğer uğraşılara ayrılan zaman da kısıtlanmaktadır. Çocukların çok yönlü bir gelişim göstermesini olanak sağlamak uzun vadede ortaya çıkabilecek kötü alışkanlıkların engellenmesinde bu tür etkinliklerin büyük önemi vardır. Okulda yaşanan stresle başa çıkabilmesi ve kendini geliştirebilmesi için çocukların bu tür etkinliklere zaman ayırması bir kayıp değil tam tersine öğrenme sürecini de olumlu etkileyecek bir kazançtır.

Kaynak: http://www.psikolojistanbul.com

*******************************************************************************************************************

INTERNET SOHBETI VE GENÇ PSİKOLOJİSİNE ETKİSİ

İnternet sohbetinin genç psikolojisine etkisi ne?

Uzmanlar internet forumları ya da sohbet odalarının olumlu etkileri olabileceğine dikkat çekiyor ve olumsuz etkileri yüzünden bunların gözardı edilmemesini, tam aksine kullanılmasını öneriyorlar.

Oxford Üniversitesi'nden araştırmacılar, gençlerin interneti nasıl kullandığına ilişkin 14 farklı çalışmayı inceleyip tahlil ettikten sonra bu çağrıyı yaptılar.

Plos One adlı dergide yayımlanan raporda, araştırmaların bazılarında internet kullanımı ile kendine zarar verme ve intihar eğilimi arasında ilişki bulunduğu da yazıyor fakat, bazı çalışmaların da internetin olumlu etkilerini ortaya çıkardığına dikkat çekiliyor.

Internet kullanımının tehlikeleri bu yıl çok sık gündeme geldi. Buna vesile olan bir olay Ağustos ayında, İngiltere'de Leicestershire'dan 14 yaşındaki Hannah Smith'in, bir sosyal iletişim sitesinden gelen tacizkar mesajlardan sonra intihar etmesiydi.

O tarihten sonra İngiltere'deki çocukları koruma dairesi tarafından yaptırılan bir araştırma internet kullanan 11 ila 16 yaş arasındaki her beş çocuktan birinde olumsuz etkiler görüldüğü sonucuna vardı.

Yeni yöntemler 

Oxford Üniversitesi tarafından yapılan daha geniş kapsamlı analiz de internet kullanımının, kendine zarar verme eğilimini yaygınlaştırma ya da taciz gibi bir dizi muhtemel tehlikeye dikkat çekiyor.

Ayrıca internet forumları ile özellikle intihar riski arasında kuvvetli bir bağlantı olduğu sonucuna da varıyor.

Fakat araştırmacılar, bazı çalışmaların da internet forumlarının toplumsal bağları zayıf insanların çevresinde bir ilişki ağı oluşturarak onları güçlendirebileceğine işaret ettiğine dikkat çekiyor.

Bunun yanısıra katılımcıların olumlu davranışları teşvik ettiği, yardıma ihtiyacı olanlara tavsiye ve destek verdiği durumlarda, internet forumlarının faydalı olduğu örneklerin de bulunduğu vurgulanıyor.

Profesör Keith Hawton tarafından kaleme alınan raporda, "İnternet ve diğer elektronik yollarla iletişimin potansiyel olarak gençlerde intihar eğilimini güçlendirici veya tam tersine önleyici bir rol oynaması mümkün" deniyor.

Profesör Hawton, buradan hareketle "Bundan sonraki adım, bu iletişim kanallarını kullanmak suretiyle, özellikle de sağlık hizmetlerine başvurmayı reddeden kişilere, terapi niteliğinde müdahale yöntemleri geliştirmek olacaktır" diyor.

Kaynak: http://www.bbc.uk/turkce

 Beğendiysen paylaş, herkes gelişsin:
***************************************************************************************************************************************************
 
 ÇOCUKLARA SORUMLULUK BİLİNCİ NASIL AŞILANIR?  
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                     
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Çocuklarda Sorumluluk Hissi

Sorumluluk, başarıyı ve mutluluğu etkileyen en önemli kişilik özelliklerinden biridir şüphesiz… Dolayısıyla çocuğunun sorumluluk sahibi olması için her anne-baba elinden geleni yapmalıdır. Peki bu çocuklara nasıl beceri kazandırılabilir? Cevabı yazımızda…

Aytülike Keskin / Bebeğim ve biz

Kendini ve isteklerini ifade edebilen, gereken durumlarda “Hayır” diyebilen, hakkını savunabilen, görevlerinin ve sorumluluklarının farkında olan, kendine güvenen çocuklar yetiştirmek, tüm annebabaların en büyük isteğidir. Aslında bu noktada yapılması gereken; temel disiplin kurallarını doğru bir şekilde uygulayabilmektir. Özel Mavi Aile Danışma Merkezi’nden Psikolojik Danışman Tuğba Gürçağ Yarız, anne-babalara çocuklarına nasıl sorumluluk kazandırabilecekleri konusunda önerilerde bulundu.

Sorumluluk sahibi olmak…

Sorumluluk, kendimize ve çevremize karşı görevlerimizi ve yükümlülüklerimizi zamanında yerine getirme zorunluluğu anlamına gelir. Sorumluluk bilinci oluşumunda en büyük rol, çocuk gelişiminde her basamakta olduğu gibi bu noktada da anne-babadadır. Aile içinde başlayan sorumluluk gelişimi, çocukların sosyalleşmesi ile birlikte girilen tüm ortamlarda devam eder.


Sorumluluk becerisi nasıl kazanılır?

Çocuklara sorumluluk duygusunu kazandırabilmek için, gelişim dönemleri ve özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak en önemli noktadır. Çocuklarınız hangi yaşta, neyi yapabilirler? Bu sorunun cevabını verebilmek için hem onların bulunduğu yaş döneminin genel gelişim özelliklerini bilmeli hem de çocuğunuzun beceri düzeyi hakkında bol bol gözlem yaparak bilgi sahibi olmalısınız. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk duygusu gelişimini desteklemek için dikkat etmeniz gereken önemli noktalar var: Öncelikle bu beceriyi kazandıysa, çocuklarınızın artık o beceriyi her zaman sergileyebileceklerini unutmayın. Size düşen görev buna fırsat vermek ve çocuğunuzu bu noktada destekleyerek beceriyi geliştirme noktasında teşvik etmek. Örneğin; kendi kendine yemek yiyebilen veya giyinebilen bir çocuğu yedirmek veya giydirmek, çocuğa “Sen yapamıyorsun veya doğru yapamıyorsun.” mesajının gitmesine, çocuğun bir beceriyi tam anlamıyla sergilemesine fırsat vermemek kendine olan güvenini sorgulamasına ve anne-babasının kendisine güvenmediğini, o nedenle yapabildiği halde yapmasına izin vermediklerini düşünerek hayal kırıklığına uğramasına neden olabilir. Bu nedenle yaş ve beceri düzeyine uygun sorumluluklar vererek çocuklarınızın sorumluluk gelişimi ve otokontrol kazanımına destek olmalısınız. Örneğin; 2 yaşındaki bir çocuktan dağıttığı tüm odayı toplamasını beklemek uygun bir sorumluluk değildir. Bunun yerine dağıttığı oyuncakları sepetlerine basket atarak toplamasını beklemek, yaş ve beceri gelişim düzeyine uygun bir sorumluluktur. Bu noktada anne-babaya düşen görev; çocuğunuz toplamaya başladığında ve toplarken onu yaptığı işe motive ve teşvik etmek, görevini tamamladığında da başarma duygusunu tatması için onu sözel olarak ödüllendirmektir.

Sorumluk kazanımı hemen olmaz

Sorumluluk becerisinin gelişiminde unutulmaması gereken; sorumluluk kazanımının bir anda olmayacağı, uzun ve sağlam adımlarla ilerlenmesi gereken bir kazanım olduğudur. Bir beceriyi ne kadar çok pratik etme şansınız olursa, o alanda kendinizi o kadar çok geliştirebilirsiniz. Bu nedenle yemeğini kendisi yiyebilen, üzerini kendisi giyebilen çocuğunuzun bunları yapmasına fırsat vermek, her yaptığında bu davranışı beğendiğinizi sözel pekiştirenlerle fark ettirmek (“Süper, yemeğini kendin yedin, harikasın.” gibi) ve çocuğunuzu bu becerileri sergilemesi için teşvik etmek çok önemlidir. Çocuklar, başardıklarını ve çevreden takdir gördüklerini fark ettikçe kendilerine olan güven düzeylerinde artış görülür. Çocukluğun ilk yıllarında çevredeki yetişkinler tarafından beğenilmek ve onlardan onay almak önemliyken, ilerleyen yıllarda otokontrol becerisinin de gelişimi ile birlikte, görev ve sorumlulukları başarmak çocuklar için daha anlamlı ve önemli bir hale gelmekte ve sorumluluk bilinci artarak içselleştirilmektedir. Sorumluluk becerisinin gelişimi için; çocuklar davranışlarının sonuçlarını yaşamalıdırlar. Bazen anne-babalar hayat koşturmacası içinde çocukların yerine onların görevlerini yapabilirler. O an için istediğimiz yere yetişmek, servisi kaçırmamak gibi sonuçlara ulaşmak adına çocuğunuzun ayakkabısını giydirmek, öğretmeni kızmasın diye eksik kalan ödevi tamamlamak ya da çantasını toplamak iyi bir çözüm gibi görünebilir. Ancak çocuğunuz kendisine ait olan sorumlulukların aslında sizin tarafınızdan yerine getirilebildiğini gördükçe, hem görevlerini yerine getirmekten vazgeçebilir hem de anne-babasından geribildirim alamadığı için ilerleyen dönemler için özgüven eksikliği ve kişilik gelişiminde olumsuz gelişmeler olabilir. Burada önemli olan nokta; çocuğunuza küçük yaşlardan itibaren sorumluluk vererek hem otokontrol hem de özgüven gelişimine destek olmaktır.

Anne-babalara öneriler…

Küçük sorumluluklar ile sosyal hayata geçmesini sağlayın:

Küçük yaşlarda başlayan sorumluluk duygusu hem çocukların kendilerine güven duymasına katkıda bulunur, hem de otokontrol gelişimini destekler ve ilerleyen zamanlarda sosyal yaşama adaptasyon için olumlu katkılar sağlar. Örneğin; küçük yaşlarda odasını toplamanın anlamını kavrayan çocuk, sokağa çöp atmaması gerektiğinde bunun nedenini daha kolay kavrayarak bu davranışı özümseyip sergileyecektir. 



Model olun:

Çocuklar gözlemleyerek her yaptığınızı kopyalama eğiliminde olurlar. Bu nedenle çocuklarınızdan sergilemelerini beklediğiniz her davranış için onlara olumlu modeller olarak yol gösterme noktasında sorumluluk sahibi olmanız çok önemlidir.

Çocuklarınızı tanıyın:

Uygun sorumlulukların verilebilmesi için, çocuğunuzun içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini bilmeniz ve kişisel özellikleri hakkında bilgi sahibi olmanız gerekir. Bu nedenle gelişim dönemi özellikleri hakkında kitaplar okumak ve çocuğunuzu gözlemlemek çok önemlidir.

Küçük yaşlardan aşılamaya başlayın:

Sorumluluk gelişimi için çocukların okula başlama çağını beklemek, geç kalmak demektir. Küçük yaşlardan itibaren onlara yaşlarına uygun sorumluluklar vermelisiniz.

Sabırlı ve destekleyici olun: 

Sorumluluk kazanımı, yavaş gelişen bir kazanım alanıdır. Bu nedenle, hızlı bir gelişim beklememek ve sürekli destekleyici bir tutum içinde olmak önemlidir.

Onları sorumluluk almaları için yönlendirin!

5-6 yaş dönemindeki çocuklar yuva çocuğu olmaktan çıkıp okul çocuğu olma yolunda ilerler. Artık kendileri ile ilgili birçok görevi yerine getirecek beceri düzeyine gelmişlerdir. Kendi yemeklerini yiyebilir, kıyafetlerini seçip giyebilir, evdeki kuşun yemini ve suyunu koyabilir, oyuncaklarını toplayabilir ve sofraya çatalları getirip, sonra da toplayabilirler. Bu nedenle çocukların bu tarz sorumluluklar almaları konusunda onları yönlendirmek, sorumluluklarını yerine getirme konusunda teşvik edici bir tutum sergilemek, başardıkça olumlu geribildirimler vermek anne-babalara düşen önemli görevlerdir.

Kaynak: http://www.caferuj.com.tr



Altyapı ONTEK